13 Mart 2015 Cuma

YEPYENİ ROTALAR: EDINBURGH-BELFAST-DUBLIN


Kuzeye ucuyoruz...Çocuklugumun mutlu çizgi filmlerinden kalma belli belirsiz bir gayda sesi neseli notalariyla kulagima büyülü bir masal ülkesine gitttigimizi usulca fisildiyor..

Benimse hatirladigim en son masal Harry Potter ve muhtesem şatoları...
Sonbaharin yavaş yavaş kendini hissettirdigi istanbul'dan kuzeyin muhtemel serinliğine dogru bu renkli  dusuncelerle yola cikiyoruz ve THY ile yaklaşık 4 saatlik konforlu bir uçuşun ardından Edinburgh'dayiz..


Üstelik bu kez Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği'nin outgoingdeki profesyonelleriyle birlikte aynı uçaktayız..Bireysel seyahatlerin  yorucu temposuna inat bu kez tamamen uzman ellerdeyiz.Hem seyahat etmekteki en gizli konforumuz zihinlerimizin tembelleşmesi ve farketmeden biriktirdigimiz dusunce yuklerinden arinmak  degil midir?..Bu kez kendimiz icin en iyisini yapip acentelere hem rotamizi hem de cok degerli olan zamanimzi teslim ediyoruz,zaten onlar çoktan bizim yerimize herseyi en iyi sekilde dusunmusler..
 

Şimdi yepyeni bir rotanın peşindeyiz..Britanya adasının en kuzeyinden İskoçya'dan başlayıp Güney İrlanda'ya kadar yepyeni yollar ve ufuklar keşfeceğiz..
Heyecanımızı arttıran bir diğer unsur da Eylül ayında bütün dünyanın gözünü üzerine çevirdiği iskoçya'nın bağımsızlık referandumunun izlerini yerinde görecek olmamız.


Ortaçağın masalsı kenti:

Edinburgh Havalimanı bildik birçok havaalanının aksine oldukça sakin..Birleşik Krallık'ı oluşturan 4 ülkeden biri olan İskoçya'nın başkentindeyiz ve yaklaşık 500.000'lik az nüfusuyla havaalanının bu sakinliği aslında bizi pek de şaşırtmıyor..
 

Orta çağ'dan kalma masalsı kalelerini ve yeşilin her tonunu görmeye hazırız..İlk durağımı Calton Hill  Kuşbakışı yemyeşil şehre bakıp dünyanın gizemli geçmişine doğru bir zaman yolculuğuna çıkıyoruz.

İskoçlar kendi kültürlerine ve geleneklerine oldukça bağlılar.Hemen her sokakta 'kilt' adı verilen resmi kıyafetli ekose etekli iskoçyalılara rastlamak mümkün..bizler bunu sadece resmi günlerde giyilir ve pek de sık rastlamayız diye düşünürken Edinburgh'da özellikle Old Town bölgesinde sıklıkla karşılaşıyoruz..Bu anları tursist ruhumuzun serseri kamerasına heyecanla kaydediyoruz..
Rehberimiz bize yaldızlı minik gofretler ikram ediyor..bizler bunun sıradan bir gofret olmadığını üzerindeki ambalajını okuyunca anlıyoruz.5 Milyon nüfusu olan bu ülkede haftada 5 milyondan fazla sattığını iddia ediyor.Böylece iskoçyanın en eski karamelli gofretini tattığımızı öğreniyoruz..İskoçyalı rehberimiz mütevazi bir gururla geçmişlerine ve değerlerine ne kadar bağlı olduklarını bize bir kez daha anlatıyor..

Her yıl yapılan Edinburgh Festivali'ne dünyaca ünlü birçok sanatçının şehre akın ettiğini,birçok filozofun ve ekonominin öncüsü Adam Smith'ten daha birçok yazara,Sir Arthur Conan Doyle'dan Walter Scott'a uzanan uzun bir edebiyat tarihi olduğunu,çok az nüfusuna rağmen 300'den fazla müze ve galerisi olduğunu öğreniyoruz.

Bilim dünyasına birçok katkısı olan İskoçya'nın tarihinde telefonu icat eden Alexander Graham Bell'den penisilini keşfeden Alexander Fleming'e kadar olan gururlu geçmişine dalarak birçok sinema filmine doğal bir tarihi plato olan Edinburgh Kalesi'ne doğru tırmanıyoruz.

Eski taşlı dar yollarda kaleye doğru bir ortaçağ yolculuğu yaparken sağımızda bu tarih atmosferin içinde bizi şaşırtan farklı bir müze görüyoruz.Biraz yaklaşınca bu ince uzun dar binanın aslında bir illüzyon müzesi olduğunu öğreniyoruz.Outlook Tower'da binlerce ayna ve ışık oyunlarının içinde kayboluyoruz.

Kaleden sonra mutlaka görülmesi gereken yerler arasında viskisiyle meşhur iskoçya'da gercek bir viskinin nasıl hazırandığını tüm evreleiyle öğrenmeye gidiyoruz. The Scotch Whisky Experince'de eski usulde damıtılan malt viskilerden modern tekniklerle tahılın damıtılarak elde ediilmesiyle hazırlanan en yeni viskilere kadar uzanan tarihi öykülerinde tüm bu değerlerine sahip çıkarak bugün ülke ekonomisinde ne kadar önemli bir yer tuttuğunu ilgiyle izliyoruz.


Edinburgh sadece kaleleri ve şatolarıyla ünlü bir açıkhava müzesi değil kuşkusuz..Şehir merkezine yaklaşık 1 saatlik mesafede bulunan dev hangarların içinde birçok tarihi uçağın sergilendiği Ulusal Uçak Müzesi de görülmeye değer yerler arasında..Gerek savaş gerekse sivil havacılığa ait geniş bir koleksiyonu bulunan dev müzede artık üretimi durdurulan,yakın geçmişin en modern silueti Concorde da şimdi artık bu müzede sergileniyor..Muhteşem uçağın içini kokpite kadar adım adım gezebiliyorsunuz.Dünyanın en havalı uçak müzesinden gökyüzünün maviliklerine doğru hayallere dalarak ayrılıyoruz..




Harry Potter'ın İngiliz yazarı Joanne Kathleen Rowling'in Edinburgh'daki ilk kitabını yazdığı şimdi ise bir lokanta olarak da işletilen Nicolson's Cafe meraklısı için görülebilecek yerler arasında..Ayrıca Ocean Terminal'de Britanya Kraliyet Yatı'nda kraliçenin sevdiği çayları tadıp,gemide yaşadığı lüks kamaraları gezmeden asla dönmeyin..



'
'...M.S.1280 yılında Edward İskoçya'nın büyük bölümünü işgal eder ve bu işgal sırasında William Wallace'ın öyküsü başlar..''
Oldukça tanıdık ve tam 10 dalda Oscar'a aday olan Cesur Yürek filminin birçok sahnesi İskoçya'da çevrildiğinden filmi izleyenler sehrin şehrin ıssız yeşil tepelerine doğru dar patika yollarda  yürürken kendilerini zaman zaman bu filmin tarihi atmosferi içinde hissedecekler.

Tarihi binaların günümüzün gerçekliğiyle buluştuğu en çarpıcı an ise  halen birçok İskoçyalı'nın evinin yada işyerinin penceresinde asılı unutulan tarihi bağımsızlık referandumunun ardından geriye kalan bazıları ise artık kısmen yırtılmış afişleri..Halen bazı pencerelerde tıpkı mavi beyaz bayraklarının renklerinde olduğu gibi asılı duran büyük yes ve no yazıları şimdi artık sessiszce İskoçya'nın geleceğe bakıyor..

İstikamet Belfast:

National Museum of Scotland,Holyrood Sarayı,The Royal Yacht Britannia,St Giles Cathedral ve şehrin en büyük alışveriş caddesine de adını veren Prince Street Gardens.Edinburgh'un en önemli yerlerini görüp başdöndürücü bir hızla bu gotik masalsı şehri geride bırakıyoruz ve yaklaşık 2,5 saatlik bir yolculukla Stena Line'ın olduğu limana varıyoruz.İstikamet Belfast.Yaklaşık 3 saatlik konforlu bir gemi yolculuğuyla Kuzey İrlanda'nın başkentine Belfast'a varıyoruz.
 


Gemi ticaretiyle ünlü ve Birleşik Krallık'a bağlı bu şehirde görülecek ilk yer Titanic Museum.Batışının 100.yılında 2012 yılında açılmış olan bu müze Titanik'in baştan sona bütün hikayesini içinde yaşatıyor.Bunun yanısıra sadece Titanik'in değil Belfast kentinin de bütün tarihini ve gelişimini anlatması açısından oldukça ilginç bölümlerden oluşuyor.Ham keten üreten işçilerin Belfast ekonomisine katkılarını anlatarak başlayan bu tarihi yolculuk Titanik'in lüks balo salonlarındaki eşsiz keten örtülerine dönüşmesini oldukça düşündürücü bir üslupla yaşatıyor..Geminin paslı makine dairelerinden en lüks salonlarına kadar başlayarak çıktığınız bu etkileyici turu geminin trajik sonunu bildiğiniz buruk bir hüzünle tamamlıyorsunuz.. Ancak projenin hayata geçirilme amacının Belfast şehrinin kültürel ve turistik bir cazibe merkezi olarak konumlanmasının amaçlandığını bilmek yeni yerler keşfetme heyecanımızı sonuna kadar ayaka tutuyor..
Halen Birleşik Krallık sınırları içindeyiz ve kuzey irlandali rehberimiz katolik ve protestan gruplar arasindaki en sert mezhep çatışmalarının yaşandığı yerdeki ve Belfast'ı ikiye ayıran Barış Duvarı'nın geceleri kapanan 19 kapısından birinden duvarın diger tarafina geciriyor bizleri..Halen sadece gündüzleri açık olan bir kapıdan duvarın öteki tarafına yani diger bölgeye geçiyoruz.

Tel örgülerle çevrili duvarların post modern  graffitilerinden gözümüzü alamıyoruz..Rehberimiz en kanlı saldırıların yaşandığı bu bölgeyi anlatırken irlanda'nın yakın geçmişindeki gerçekliğinin yükünü hüzünle kucaklıyoruz..



Güney İrlanda ve Dublin:
 
Yavaş yavaş Dublin'e doğru ilerliyoruz ve kuzeyle güney İrlanda'yı ayıran belli belirsiz çizgiden geçip hiç farketmeden Dublin'e varıyoruz..

Sınırı geçtiğimizi idrak ettiğimiz an ise artık etiketlerdeki poundların yerini euroların aldığını gördüğümüz an oluyor.Çünkü artık Güney İrlanda'dayız ve Euro bölgesindeyiz.
İster kuzeyde ister güneyde İrlanda’da adım başı bir puba rastlamanız mümkün. Hatta İrlanda’da 11.000'e yakın pub olduğu söyleniyor.İrlandalılar için ise puba gitmek aslında bir yaşam tarzı. Sabahın erken saatlerinden gece geç saatlere kadar irish pubları hep dolu görebilirsiniz.

 İrlandalılar en yoğun tartışmalarını hep bu publarda yapıyorlar.Aslında içki içmenin çok ötesinde publar irlanda'nın en sosyal mekanlarıdır,hemen hemen her sokağın birkaç pubı vardır..İrlanda'nin Kurtulus Savasi'nda da pubların onemi buyuktur. İlk ayaklanmalar basladiginda ingilizlerin ve protestanlarin giremedikleri ve irlandalilarin kendi aralarinda toplanabldikleri gizli bulusma yerleri de olmustur aynı zamanda bu publar.
En ünlü biraları olan Guiness'i de bu pubların birinde deneyebilirsiniz.Biranın bildik lezzetinden oldukça farklı olan bu tadı severseniz eğer Guiness Storehouse'ı da mutlaka ziyaret edin.İrlanda'ya özgü bu siyah biranın özelliği kaymak kıvamında yoğun köpüğünün bitene kadar bardaktaki formunu muhafaza etmesidir..




Guinness Ailesi irlandanin en köklu ve en zengin ailelerindendir.Sadece içki sektorunde değil daha bircok ticari alanda faaliyetleri olan bu aile ismi bütün dünyaya malolmuş  Guiness Rekorlar Kitabı'nın da aynı zamanda sponsorudur.Önceleri publarda çıkan kavgaların önüne geçmek için sarhoşlara başvuru kitabı olarak yayınlanmaya başlamıştı. Herkes kendi doğrusunda ısrarcı olunca bazı publarda çıkan kavgaları önlemek için Guinness firması, içinde publarda en çok tartışılan konuların ve doğru yanıtlarının bulunduğu bir kitapçık yayınlamaya karar verdi. Önceleri sarhoşlara bilgi kaynağı olan bu kitap bir süre sonra tüm dünya rekorlarının yer aldığı bir kitap oldu.Kitabın ünü aileyi ve iranda'yı aşıp dünyanın en popüler yayını yaptı.

..ve OLD LIBRARY..Harry Potter filmlerinin unutulmaz sahneleri Trinity College'in içinde olan bu kütüphanede çekilmiştir.İngiltere Kraliçesi tarafından kurulan ve şu an dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan bu kütüphanede dünya edebiyatçılarının heykelkeri arasında yürürken milyonlarca kitabı birarada görebilirsiniz.

Bu şatolar ülkesinin bugünkü modern şehri aynı zamanda dünyanın en ünlü firmalarının da kalbidir.Facebook,Google ve Twitter ve Microsoft'un Avrupa'daki genel merkezleri Dublin'dedir.

 
Birbirlerine çok yakın konumlarda bulunan bu binaların dışından bakıldığında içerde nasıl bir dünya olduğunu hayal edebilmeniz asla mümkün değil..Dışardan çok bildik logoları da dahil olmak üzere hiçbir karakteristik simgeye rastlamanız mümkün olmayan bu binaların içine girdiğinizde büyük sanal dünyanın çelik bir binada hayat bulmuş  gözalıcı ihtişamıyla karşılaşıyorsunuz..

İrlanda günümüzde Türk öğrencilere de çok önemli eğitim fırsatları da sunmaktadır.İrlanda hükümetinin yeni başlattığı pilot vize çalışmasıyla öğrenciler, yeni mezunlar ve yönetici pozisyonunda çalışanlar 24 haftaya kadar geçerli öğrenci vizelerini oldukça çabuk ve az belgeyle alabilmektedirler..Kaliteli eğitim kurumları, cazip ve ekonomik eğitim imkanları, ülkenin oldukça güvenilir olması, İrlanda'nın en önemli avantajlarındandır.




 
Ortaçağ şatolarından dünyaca ünlü Games Of Thrones 'in çekimlerinin yapıldığı stüdyolara kadar dünyanın öyküsünü içinde barındırıyor İrlanda..

Hemen her öğün patates ve somon yemek mümkün.Hatta patates ekmek yerine tüketiliyor bile denilebilir.Likör,viski ve meşhur buttler çikolataları denemeye değer..

Akşamın ilk ışıklarında günün yorgunluğunu meşhur Temple Bar'da soluklanıp geçmişten geleceğe bakıyoruz.

Barda oturan neşeli bir İrlandalı bu güzel şehirde 24 saatlik turist olduğumuzu anlayıp elindeki büyük bira bardağı ve gür sesiyle bizi bir İrlanda atasözleriyle selamlıyor :

"Bir İrlandalı olacak kadar şanslıysanız, yeterince şanslısınızdır"

Bu içtenliğe biz de gülümsüyor ve kendisini selamlıyoruz....

Seyahatle kalın:))
İris Cıngı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder