30 Mayıs 2015 Cumartesi

"Özgürce uçabilmek için bir motor gücünün etkisi yoksa eğer havadan daha hafif olmanız gerekir ki bu Kapadokya'da mümkün.."

Özgürce uçmak belki de insanoğlunun en eski hayallerinden biri... Böyle bir hayaliniz belki olmayabilir ancak Kapadokya'nın büyülü coğrafyasında bunu içten içe aslında ne kadar çok istediğinize tanık olmanız bile uçmaya karar vermenin en önemli adımlardan biri...Gerisinin nasıl hızla geliştiğine kendiniz bile inanamayacaksınız.

 

48 saatlik Kapadokya maceramın ilk 24 saati neredeyse daha önce uçanların deneyimlerini tek tek sorarak geçti..Öyle ki Ürgüp'te hemen hemen 'korkulacak bişey var mı?' sorusunu sormadığım tek bir kişi bile kalmadı diyebilirim.. Korkulacak hiç birşey yok telkinlerinden hemen sonra bile yine de her seferinde kendi kaygı bariyerlerime hızla çarpıp bu kararımdan vazgeçmeye çalıştım. İyi ki de iç sesimi dinlemişim ve vazgeçmemişim..

 

Bu macera Montgolfier Kardeşler'in yerçekimini yenebilmenin tek yolunun sıcak havanın soğuk havadan daha hafif olduğunu keşfetmesiyle başlıyor. 

 

Kapadokya'nın tanıtılmasına büyük katkı sağlayan balon taşımacılığı turistler tarafından o kadar çok rağbet görüyor ki bugün yaklaşık 25'e yakın firma bu eşsiz doğa harikasının bulunduğu bölgede baloncukukla uğraşıyor,1000'e yakın kişi geçimini balonculukla sağlıyor.

 

Sabah gün doğumu ile başlayan balon uçuşlarına çok büyük bir özenle haızırlanılıyor. Her bir sepete yaklaşık 5 kişi hizmet veriyor. Şafak vakti bölgede hummalı bir telaşla başlayan hazırlıklar en fazla yarım saat içinde tamamlanmalı ki gün ışımadan ve hava daha dinginken havalanılsın. 

 

Hazırlıkları izlemek ve balona binebilmek için mutlaka sabah güneş doğmadan önce balonların uçacağı alanda olmak gerekiyor. Bunun 2 önemli sebebi var. Birincisi balonun uçması için şart olan rüzgar hızının sabah erken saatlerde genelde en iyi şartlarda olmasındandır. İkinci sebebi ise güneşin doğuşu esnasında peribacaları ve vadilerin size hayal edebildiğinizden çok daha fazlasını sunacağı muhteşem görsel şölendir.

 


Balon uçuşları tamamen bölgede bulunan sivil havacılık yetkililerinin denetimi altında olması güven veriyor. Hiçbir zaman riskli havalarda uçuşa izin verilmiyor. Uçma mantığı ısınan  havanın yükselmesi şeklinde olduğundan alacakaranlıkta balonların burner'la ateşlenip göğe yükselmeye başlaması eşine rastlayamayacağınız renk ve ışık oyunlarına sahne oluyor. Pilot propan gazının yanmasını kontrol ederek balonun aşağı ve yukarı hareketini kontrol ediyor ve farklı yüksekliklerdeki rüzgarları yakalayarak balonun yönünü belirliyor. 

 

Sıcak hava balonculuğu artık Kapadokya ile birlikte anılmasının en önemli sebebi dünyada balonun uçabileceği böylesine güzel görsel zenginliğin bulunduğu başka bir yerin olmaması.

 

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün 2013 yılında çıkardığı slot yasası sonrasında bölgedeki balon firmaları belirli slot hakları ile sınırlamış. Sabah gün doğumu ile başlayan balon uçuşları yarım saat ara ile iki sefer halinde düzenleniyor. Bölgede ilk uçuşta en fazla 100 balon,ikinci uçuşta ise en fazla 50 balon uçabiliyor. Dünyanın en tecrübeli pilotları Kapadokya’da bulunmaktadır. Zira dünyanın en yoğun balon uçuşlarının yapıldığı yer burasıdır.


Kapadokya’da balonla uçmak 150-250n €uro arasında değişiyor. Bu eşsiz coğrafyada yerçekimini yendiğiniz için bir de çok havalı uçuş sertifikasıyla ve şampanyayla ödüllendiriliyorsunuz:)

 


Gerçek anlamda Kapadokya'nın tadını çıkarmanız ve burayı hissetmeniz için mağara ve etnik taş odaları olan butik bir otel seçin ve kendinizi bölgenin mistik coğrafyasına hesapsız ,koşulsuz teslim edin. Muhteşem Kapadokya size fazlasıyla bunun karşılığını verecektir..


İris CINGI

 

3 Mayıs 2015 Pazar

Kıpır kıpır bir arkadaşla VIALAND..




 
Bugün yol arkadaşım Z kuşağından.. Alışılagelmiş ve bildik tüm sohbetlerden uzak bambaşka bir gün yaşıyoruz birlikte. 2000'li yıllardan sonra doğan ve bana göre süper olan bu insanlara Z kuşağı deniliyor. Hız ve teknoloji onları çok iyi tanımlıyor ve özgüvenleri de oldukça yüksek. Ne istediklerini çok iyi bilen bu nesil hayatta herşeyin mümkün olabileceğine inanıyor.. İşte tam da bu kuşağın bana göre ileri gelenlerinden baş temsilcisiyle Karya'yla başbaşayız. Sabahın çok erken saatlerinde birlikte yola koyuluyoruz.

 




Kafamda binbir soru uçuşuyor...önce yolu nasıl bulacağımdan başlıyor,Vialand'in uçan Roller Coaster'ına binmekten nasıl sıyıracağıma kadar düşüncelerim gidip her seferinde bu gerçeğe sert bir şekilde çarpıyor.. Evet sorun bundan nasıl sıyıracağımda. Kendi kendime nasıl olsa bir şekilde oyalarım,bundan mutlaka vazgeçiririm diyorum:)


Aslında yol gayet kolay,üstelik Vialand yol boyunca döşediği yönlendirici tabelalarla herşeyi düşünmüş. O kadar erken varıyoruz ki hemen hemen parkı biz açıyoruz desek yalan olmaz.
Büyük gri şato günün ilk ışıklarında tüm ihtişamıyla bizi kucaklıyor.

 
İtinalı görevliler elimize hemen büyük parkın haritasını veriyor ve sevimli bir trene doğru yönlendiriyor.. Gözucuyla baktığım haritada tam 27 tane aktivite alanı görüyorum. Kafamda dev Roller Coaster'ın binme sırasını hemen 27. ve son sıraya koyuyorum. Bütün umudum ilk 26'sından sonra bunu deneyimlemeye hali kalmayacak Karya'nın yorgunluğuna mutlak yenik düşeceği.. Müthiş yanılıyorum.Daha parka adım attığımız andan itibaren bir an önce ona binmeye yönelik cümlelerin her türlüsünü kuruyor..Soru şekli,demogojik şekli,inatçı şekli,tatlılıkla ikna şekli her türlüsünü bıkıp usanmadan deniyor:)


Biraz ötede çok yaratıcı bir makyöz çocuklara birbirinden güzel makyajlar yapıyor. Bunun beni kurtaracağına inancım tam,hemen sıraya giriyoruz. Usta makyöz fashion show makyajı yapacağını söylüyor. Birkaç dakika içinde profesyonel makyajlı süper havalı bir kızla başbaşayım:) 


İlk istikametimiz Fatih'in Rüyası.. İstanbul'un Fethi'ni müthiş görsel gösterilerle izliyoruz..


Safari Tüneli'nde Afrika'nın balta girmemiş ormanlarında elimizde silahlarla vahşi hayvan avlıyoruz.. Büyük tabelada fotoğrafımızın altında en yüksek skoru elde ettiğimizi heyecanla okuyoruz. Sevinçle birbirimize sarılıyoruz..Avcılıktaki başarımız bizi olduukça cesaretlendiriyor ki istikametimiz Zindan. Kapıdaki görevli hayaletlerden korkan girmesin diyor ama sanırım partnerimi tanımıyor:) 

Hayalet bizden korksun diyor ve giriyoruz tünele..Yüzümüzü ıslatan birkaç timsah dışında bir memnuniyetsizliğimiz yok, Karya'nın tek endişesi Başak burcunun çok bildik titizliğiyle 'bu su temiz midir acaba iris?' diye soruyor:) 


Oradan çıkıp Çılgın Nehir'e gidiyoruz. Kıyafetimizi renkli yağmurluklar tamamlıyor. Döne döne şelalelerden aşağıya kayıyoruz..


ve Maceraperst..Parkın her tarafından görülebilen bu dev oyun alanından vazgeçmek hemen hemen imkansız.

En son 'hadi ne kaybedeceğiz,bir daha bunu yapabilir miyiz ki ikimiz beraber' cümlesine bir anda yenik düşüyorum. O kadar tatlı ikna ediyor ki 'hadi diyorum çabuk,ben vazgeçmeden binmeliyiz'.. Havalara uçuyor..Bu deyim gerçek olsaydı eğer işte tam da o an olurdu..Koşarak sıraya giriyoruz. Tembihlerimin bir bin para...Çok sıkı tutunacak,asla ellerini bırakmayacak,en öndeki ve en arkadaki vagona binilmeyecek,montunu ilikleyecek vs.vs. 


Çantamızı görevlilerin yönlendirdiği dolaplara teslim edip biniyoruz vagonlara..Hem Mahatma Gandhi hayat hayatı hızlandırmaktan ibaret değildir dememiş miydi? Ne farkeder,bunun şu anda 10 yaşındaki Karya'ya hiçbirşey ifade etmeyeceğini düşünüp buna kendi kendime gülüyorum.

Çığlık çığlığa tutunuyoruz vagonlara.. İndiğimizde herşey sanki etrafımızda dönüyor.. Vialand'e gönül borcumuzu böylece ödüyoruz..Kimbilir belki biraz sonra yeniden geliriz, bir daha bineriz diye keyifle birbirimize göz kırpıyoruz.

Yağmurluklarımızı yine giyiyoruz.. Sırada Viking olmak var..Dev şelalerin dimdik parkurundan aşağıya uçacağız..Yağan sel sağanağa inat hemen uzun kayıklara biniyoruz..Yavaş yavaş zirveye tırmanan kayıklar büyük bir hızla yere yani nehire çakılıyor. Islanmayan hiçbir eşyamız kalmıyor.Ayakkabılarımızın içine kadar sular içindeyiz.. Kimin umrunda keyfimiz inanılmaz yerinde. Herkes yağmurdan kaçarken hınzırca birbirimize bakıp aynı parkuru bir daha yapmaya karar veriyoruz.. Bu ikinci turda yağan sağanak yağmurun da etkisiyle kayıklar daha boş.. Olsun biz vazgeçmiyoruz..Üstelik fotoğraflarımızın çekildiği noktayı da keşfetmiş olmanın mutluluğuyla ikinci turda, tam da o noktada ne kadar korkmuş olsak da olalım bir an o kameraya ne yapıp edip bakmaya çalışıyoruz:)


Dev kurutma kabinleri kurtarıcımız.. Ama öyle kalabalık ki vazgeçiyoruz.. Aklımız Vialand'de ve daha yapmak istediğimiz birçok eğlenceli aktivitede istemeye istemeye evimizin yolunu tutuyoruz..

Hürriyet Çocuk Kulübü ve Vialand herşeyi en ince detayına kadar düşünmüş ama bir tek şey hariç..Serenay Sarıkaya..Niye mi? Çünkü bugün çok iyi anlıyorum ki yanımdaki güzel arkadaşımın bütün gün adı dilinden düşmüyor.. Bugün belki karşılaşamadık ama karşılaşma umudumuzu hiç yitirmedik:) 

Dünyanın en büyük gençlik hareketlilik projelerinden biri olan 'Gençlik Otobüsü'nün anketine göre en çok beğenilen oyuncu olduğunu olduğunu okumuştum,ama gerçekten bu kadar sevildiğini hakikaten bilmiyordum.. Bir ben,bir Karya bir de dolu dolu Serenay Sarıkaya 'nın sanal varlığı sohbetlerimize ve günümüze eşlik ediyor.. 


Çıkarken uzaktan kulağımıza çalınan bir Enrique Iglesias şarkısına da hemen neşeyle mırıldanarak eşlik eden tatlı arkadaşım bu süper kuşağın tercihlerine dair de müthiş güzel ipuçları verdi,inanılmaz umut verdi..

Kıpır kıpır bir kuşak geliyor..Hepsini sevgiyle kucaklıyorum..

İris CINGI