10 Aralık 2015 Perşembe

Bomonti’de yepyeni bir yaşama çok az kaldı… Bu çok özel yatırım fırsatını kaçırmayın!

155 apart daireli The House Residence ve 51 odalı The House Hotel, 2016 yaz döneminde Bomonti’de kapılarını açmaya hazırlanıyor. 
Yenigün İnşaat yatırımı, The House Collection markası ve FYP’nin dizayn, marka ve konsept planlaması ile Bomonti’de hayat bulan The House Residence’da ince işler hızlı bir şekilde devam ediyor. Özel dizayn tasarımları ile hazırlanan örnek daireler, bugünden The House Residence tasarım anlayışını ve Bomonti’deki yaşamı keşfetmeniz için sizi bekliyor…
Modern yaşam, sanat ve dizayn ile zenginleşen The House Residence’ta yaşam stüdyo, 1+1 ve 2+1 dairelerde çok özel ödeme planları ile yatırım fiyatı 230 Bin Dolar’dan başlayan fiyatlarla sunuluyor. Dairelerin yatırım planlama ve uzun/kısa dönem kiralama hizmetlerini ise daha ilk günden FYP sizin için yapıyor… 
Dinamik, sosyalleşmeye açık ve konforlu bir yaşamın kodlarıyla şekillenen The House Residence Bomonti’de, 1+0’dan 2+1 ve penthouse’lara kadar 44 m2 ile 199 m2 arasında değişen, özel tasarıma sahip 155 adet apart daire seçenekleri sunuluyor. Yaşama renk katan detaylar ise projenin lounge, dining room, spor kulübü, club ofisi, kafeleri, peyzaj alanları ve teras gibi alanlarında odaklanmış durumda. Yaşamı ortak alanlara taşıyan The House Residence, servis zenginliğini ve kalitesini aynı binada bulunan 51 odalı The House Hotel’den alacak. 
The House Residence’da dairenin yatırım planlaması daha ilk günden senin adına yapılıyor, detaylar seni yormuyor. Bütün dairelerin kısa, uzun dönem kiralama hizmetleri The House Residence yönetimi ve FYP tarafından, uluslararası zincirlerin işbirliğiyle gerçekleştiriliyor. The House Residence, her detayı özenle planlamaya dayanan modern tasarım anlayışını evinize de taşıyor. Dilerseniz tüm yaşam alanlarınızı sizin seçimlerinizle güzelleştiriyor. Taşınmaya hazır, zevkle döşenmiş, titizlikle hazırlanmış bir otele gelir gibi bavulunuzu alın, gelin ve yaşamaya başlayın.
Bomonti’ye tasarım dokununca
Piramit Mimarlık Turgut Toydemir tarafından projelendirilen The House Residence’ın yaşam konsepti ve iç mimari planlaması FYP Proje Geliştirme’den Tony Phillipson’ın İngiliz Conran  + Partners ile gerçekleştirdiği özel işbirliğiyle hayat buldu. Peyzaj ve cevre düzenlemesinde ise Hyland Edgar Driver imzası var. Geleneksel ve modern endüstriyel alanların yansımaları, modern mimari ve yaşam tarzı kodlarını harmanlayan tasarım New York Soho, Londra Covent Garden ve Paris L’es Halles gibi örneklerle de organik bağa sahip. Ortaya çıkan sonuç ise, ana yaklaşım olarak modern mimari, life style konsept ile geleneksel ve modern endüstriyel tasarımı birleştiren yepyeni bir konsept. 
7/24 hayat, hizmet, mutluluk
The House Residence Bomonti, The House Hotel, The Residence Lounge, The Dining Room, The Cafe, The Club Fitness, The Club Office, The Garden Terrace ve The Services gibi mekan ve hizmetleri aynı binada, aynı çatı altında bir araya getiriyor. The House Residence’da kişiye özel servisler, Bomonti’nin ilk dizayn oteli The House Hotel işletmesi ile sunuluyor. The Services olarak tanımlanan sınırsız hizmetler ile, iki farklı noktada 2 farklı resepsiyon ve özel asistan, housekeeeping, vale, teknik servis, güvenlik ve ev sahibi kullanımına hazır laundry alanı, apart daire sahiplerine ev ortamında da otel konforu sunmayı hedefliyor. 
Evler sakin, ortak alanlar yaşamla dolu
Konut, hotel, sosyal yaşam alanları, spor kulübü ve service ofis alanı ile bir yaşam merkezi olarak hayata geçen The House Residence, eğlence, yaşam, iş ve spor keyfini birlikte sunuyor. 2016 yazında tüm sosyal alanları ile hayata geçecek olan The House Residence sakinleri The Dining Room’da dilerlerse hazırladıkları yemeklerle dilerlerse özel asistanın yardımıyla davetlerini verebilecekler. Sabah 7:00 – gece 24:00 saatleri arasında kişiye özel hizmet veren The Residence Lounge, size özel bir mekan olarak tasarlandı. The Club Fitness sağlıklı bir yaşam sunarken, giriş terasında yer alan The Cafe’ler de ise Nişantaşı, Galata ve Karaköy’ün gözde mekanlarını sizlerle buluşturacak. 
Daha ayrıntılı bilgi almak için tıklayınız.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

12 Kasım 2015 Perşembe

Şarj edilebilir diş fırçalarına dair doğru bilinen yanlışlar

Manuel diş fırçası şarj edilebilir diş fırçası kadar iyi temizler!
Yanlış.  İlk kullanımdan itibaren şarj edilebilir diş fırçaları manuel fırçalara oranla  2 kat daha fazla plak temizler. Bu özellik dişlerinizin yalnızca dış görünümü için değil, sağlığı için de oldukça önemli. Plak, dişin dış kısmını kaplayan bakteri tabakasıdır. Bakteriler yediğimiz yiyeceklerdeki şekerle beslendikleri için, zamanla asit oluştururlar. Bu nedenle bakterilerin diş yüzeyine yerleşmesi, diş ve diş eti hastalıklarının en önemli sebeplerinden biridir.
Oral-B’nin elektronik fırçalarının tamamında fırça başlıkları yuvarlak olarak tasarlanmıştır. Bu yenilikçi tasarım sayesinde her dönüşte farklı bir açıyla dişin tüm yüzeyinin temizlenmesine olanak sağlar. Küçük boyutuyla her bir dişin yüzeyine ve diş aralarına rahatlıkla ulaşabilir.
Şarj edilebilir fırçalar yalnızca ağız ve diş sağlığı konusunda problem yaşayan kişilere tavsiye edilmektedir!
Yanlış. Oral-B’nin yaptığı bir anket çalışmasında, katılımcıların %39’unun ancak dişleriyle ilgili herhangi bir problem yaşadıktan sonra şarj edilebilir diş fırçası kullanmaya başlayacaklarını belirttikleri görüldü.
Ağız sağlığında tedaviden çok koruma yöntemi izlenmesi tavsiye edilmektedir. Çünkü dışarıdan yapılan herhangi bir müdahale, ne kadar iyi olursa olsun kendi dişinizin sağladığı rahatlığı ve fonksiyonelliği sağlamaz. Dişleri korumanın en önemli yolu, ağız ve diş problemlerinin bir numaralı sorumlusu olan plak tabakasını ortadan kaldırmaktır. Şarj edilebilir diş fırçaları, plak temizliği konusunda manuel diş fırçalarından %100’e kadar daha fazla etkilidir. Plak, yapışkan bir madde olduğu için diş fırçanızdan da ayrılması zordur. Bu nedenle diş hekimleri ortalama 3 ayda bir diş fırçanızı yenilemeniz gerektiğini söylüyor.
Şarj edilebilir diş fırçası da kullanıyor olsanız, 3 ayda bir fırça başlığı  değişimini gerçekleştirmek durumundasınız. Oral-B, elektronik diş fırçanızı kolayca yenilemeniz için değiştirilebilir başlıklarla size sunuyor.
Nasıl bir diş fırçası kullanıyor olursanız olun, diş fırçalama süreniz aynı olduğu için aynı etkiyi yakalayabilirsiniz!
Yanlış.  Diş hekimleri, dişlerinizi günde en az iki kez, 2 dakika fırçalamanızı öneriyor. Ancak yapılan araştırmalar ve klinik deneyler, dişlerinizi 2 dakika şarj edilebilir diş fırçalarıyla fırçalamanızın çok daha etkili sonuçlar almanızı sağladığını gösteriyor.
Şarj edilebilir diş fırçaları diş yüzeyine zarar verir!
Yanlış.  Yukarıda bahettiğimiz anketin bir başka ilginç sonucu da, anket katılımcılarının %5’inin şarj edilebilir diş fırçasının diş yüzeyine zarar verdiğini düşünmesi. Oral-B’nin şarj edilebilir diş fırçaları, basınç göstergesi sayesinde diş fırçasını dişinize çok fazla bastırdığınızda çalışmasını durduruyor.
Tüm şarj edilebilir fırçalar aynı özelliktedir!
Yanlış.  Herkesin diş yapısı birbirinden farklı. Bu nedenle Oral-B kullanıcılarına birbirinden çok farklı özelliklere sahip farklı şar edilebilir diş fırçaları sunuyor. Hassas dişetleri için, farklı büyüklükteki diş aralıkları için ya da sararmış dişleri beyazlatmak için birbirinden farklı bir çok diş fırçası modeli bulunuyor.
Detaylı bilgi almak için videoyu izleyebilirsiniz. Ürün alternatiflerini görmek için tıklayınız.
KAYNAK: www.uplifers.com

Bir boomads advertorial içeriğidir.

11 Kasım 2015 Çarşamba

Yeni Yıl için Bir Şans Geleneği:SCHNEEBALL


ROMANTİK YOL diye bilinen muhteşem bir yol var...Bu yol Bavyera eyaleti boyunca kuzey güney istikametinde giden, yemyeşil dağlar, ormanlar, göller ve şatolarla birbirinden güzel irili ufaklı birçok kasaba ile dolu yaklaşık 350 kilometrelik bir rotadan oluşmaktadır.
Yaklaşık 30 kadar şehir ve kasabadan oluşan bu yol boyunca birbirinden güzel kartpostal gibi manzaralar özellikle fotoğraf tutkunlarına da muhteşem bir görsel bir şölen sunmaktadır. 

Bu yol üzerinde bulunan Rothenburg ise çeşitli masalsı filmlere, hatta Walt Disney tarafından sinemaya uyarlanan Pinokyo'ya ilham kaynağı olmuş,evleri ve ortaçağdan kalan küçük sokakları ile bu filmin doğal platosu olmuştur.
Ortaçağ'ın halen o günkü renkleri ve atmosferiyle halen canlı ç yaşadığı bu şehir hakkında anlatılacak bir sürü hikaye var. Görülmesi ve mutlaka yapılması gerekenler listesi oldukça uzun:) 
Ancak bir de kendine özgü özel bir yeni yıl geleneği var. Rothenburg'a yolunuz düştüğünde mutlaka en az 1 tane alınması sıcak bir kahveyle birlikte ara sokaklarındaki kafelerden birine oturup tadılmadan dönülmemesi mutlak bir tavsiyedir..Bu tatlı lezzetin adı:Snowball
Hemen hemen tüm pastahanelerde bulunabilir. Hatta sadece bunu satan ve geçimini bununla sağlayan özel küçük dükkanları bile var. Bu bir yeni yıl geleneği olmasına rağmen hemen hemen kış boyunca kartopu yani 'snowball' Almanca ise 'schneeball' dedikleri bu tatlılar her yerde satılıyor. 
Bu tatlıları hamuru kartopu gibi top haline getirerek hazırlıyorlar. İçine çikolata, krokan, tarçın, ceviz, fındık gibi çeşitli malzemeler katılarak farklı farklı lezzetlerle yapılıyor. Bu kartopu şeklindeki tatlının öyküsü ise aslında taa Ortaçağ'a kadar uzanıyor. 
O yüzyılda Rottenburg’un en geleneksel tatlısı olan Snowball önceleri savaş zamanlarında evde bulunan var olan malzemelerden karıştırıp yapılıp yenmeye başlamış daha sonra da evlere şans ve bereket getirdiğine inanılmış. Bugün ise hala gelenekselliğini koruyor ve seviliyor. 
Yeni yıl sofralarında sıcak şarap eşliğinde yenildiği gibi aynı zamanda süslü jelatinlerle paketlenerek ve birbirinden güzel renkli kurdelelerle hazırlanıp evlerdeki yılbaşı ağaçlarına asılıyor ve yeni yılın herkese şans getirmesi için hediye ediliyor.
İris Cıngı

26 Ekim 2015 Pazartesi

HEIDI’yle Elele MAIENFELD’de Yürüdük!


 Çocukluğumun küçük adımlarıyla İsviçre'de Alplerin arasında kalmış küçük Maienfeld'e doğru, Heidi'nin usanmadan mutluluk aşılayan büyülü dünyasına doğru gidiyorum.

Tepelerine yavaş yavaş kar yağmaya başlamış,sisli Alp dağları arasında dar patika bir yoldan her zorlu koşulda bile mutlu olabilmeyi, sevgi ve dürüstlükle hayatta herşeyin mümkün olabileceğini öğrendiğim ilk sırdaşım, masal arkadaşımın evine doğru heyecanla yürüyorum.


 
Çocukluk saflığımdaki hayallerle, birazdan Heidi'nin çatık kaşlı dedesine gizli gizli beyaz ekmek sakladığı küçük hasır sepete usulca bir küçük beyaz ekmek de ben koymak istiyorum. Bahçedeki yaramaz keçileri seveceğimi,Peter'le kırlarda kahkahalarla yuvarlanacağımı hayal edip kendi kendime gülümsüyorum..


Maienfeld İsviçre'de yaklaşık 2.000 nüfuslu ve Alplerin arasına sıkışmış küçücük bir yer..Heidi'nin evi ise dar bir yoldan sadece yürüyerek gidilebilecek bir mesafede. Yemyeşil doğanın içindeki dar yoldan kokulu elma ağaçları arasından ilerleyerek Heidi'nin evine varılıyor. Heidihaus olarak bilinen bu yer tipik bir Alp evi. Yarı ahşap yarı taş olan evin bahçesinde irili ufaklı keçiler karşılıyor sizi...Boyunlarındaki çıngırak sesleri köyün sessizliğini bozuyor. Onları severken bir yanda zıplayarak avucumdaki yeşillikleri kapmaya çalışmalarıyla eğleniyorum.


Eski iki katlı eve çok küçük dar bir kapıdan giriliyor. Alt katta saman yığınları var bunların arasından tahta bir merdivenle üst kata çıkılıyor. İşte onlarca mutlu hayaller kurduğum Heidi’nin yatak odasındayım. Samandan yapılmış döşeğinde penceresinden gökyüzündeki yıldızlara baktığı ve güzel düşler kurduğu yatak odasındayım. Duvarda halen asılı duran minik hasır şapkası,gardropta pembe ekose elbisesi ve kenardav tahta çalışma masası..Herşey aynen sanki orada bıraktığım yerde beni bekliyor.




Küçük kareli camlı pencereden dışarı bakıyorum. Büyük Alplerin heybetli gölgesi tepesindeki karların mavi beyaz ışığıyla küçük ahşap pencereden odaya süzülüyor. Tam arkamda yaşlı dedesini görüyorum,marangoz malzemeleriyle odunları kesip kışa hazırlanıyor. Peter ve Heidi ise yan odada ders çalışıyorlar..Titrek mum ışığında dizili kitapların solmuş ciltleri sanki onların odadaki neşesiyle hayat buluyor.
 


Mutfaktaki büyük fırında ekmekler pişiyor. Büyük bir peynir ve keçi sütüyle hazırlanmış kahvaltı sofrası sanki birazdan o sofrada kahvaltı edilecekmiş hissi veriyor.

Heididorf bugün artık turistlerin ziyaret ettiği dünyaca ünlü masalsı bir müze. Heidi,Peter ve yaşlı dedenin mumyaları o evdeler. Ama bütün dünya çocuklarına aşıladıkları sonsuz sevgi evin her tarafına ve hatta bahçeye kadar sinmiş,19. Yüzyıldan bugüne hiç dokunulmamış gibi aynı şekilde bizi bekliyor.

Burası haftanın 7 günü 10.00-17.00 saatleri arasında ziyaret eden turistleri ağırlıyor. Sadece kışın çok soğuk ve karlı havalarda müze ziyarete kapalı. Çünkü karda yürüyerek yada at arabasıyla gidilmesi ve ulaşılması zor bir mesafede. Ayrıca Heidi’nin orijinal evinin yanı sıra bu köyde unutulmaz romanın yazarı Johanna Spyri’nin de bir müzesi var.

19. yüzyılın İsviçre dağlarında yaşayacağınız bu duygusal seyahat deneyimi,aslında saf çocukluğumuza uzanan belki biraz hüzünlü ama herşeye rağmen yine de umut vaad eden aslında neşeli bir yolculuğun hikayesi.. 

Aksi ve yaşlı bir dedenin,bencil materyalist teyzenin,yaptığı kötülüğü hep iyilikle karşılık bulan Bayan Rottenmeir’ın siyah beyaz dünyasında eninde sonunda mutlaka iyiliğin kazanacağını düşündüren bu küçük köy, aynı zamanda kendi içinize yapacağınız duygusal bir seyahatin de gerçekte yaşanmış hüzünlü öyküsüdür.

Heididorf’ta Heidi’nin zorlu yaşamına tanık olurken,iyilik var oldukça günümüzün erişkin dünyasının da mutluluğa aslında bir adım mesafede olduğunu hatırlatacak. Heidi’nin neşeli şarkıları üzerlerine kar yağmaya başlamış beyaz Alpler’in arasından usulca süzülüp ,içinizdeki küçük çocuğu hiç unutmayın,böyle büyük kalın diye kulağınıza fısıldayacak:)


İris CINGI
                                                   

Gelecek Turizmde ile sürdürülebilir turizmin geleceğini yazacak üç yeni proje belli oldu!

Seyahat ederken hepimiz gittiğimiz yörenin doğasını, kültürünü hissetmek, el emeklerinden satın almak, yerel lezzetlerini tatmak isteriz.
Eko turizm, kırsal turizm, kültür turizmi, gastronomi turizmi gibi farklı sürdürülebilir turizm çeşitleri ile hem biz farklı deneyimler yaşarız hem de yerel halkın ekonomisine katkıda bulunmuş oluruz.
İşte bu sebeple Anadolu Efes, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı 8 sene önce bir araya gelerek "Gelecek Turizmde" dedi ve sürdürülebilir turizm için çalışmaya başladı.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde 5 yıl boyunca başarılı modeller yaratan Gelecek Turizmde projesi kapsamında 2013 yılından bu yana 6 farklı sürdürülebilir turizm fikri desteklendi. Bursa'nın Misi Köyü'nde Misili kadınlar yerel lezzetleri ve geleneksel el sanatlarını turistlere sunmaya başladı. Safranbolu esnafıyla Karabük Üniversitesi el ele verdi, Safranbolu’ya özgü hediyelik eşyalar yaratmak için kolları sıvadı. Mardinli kadınlar tamamen kendi emekleriyle eski bir Mardin evini misafirperverliğin kitabını yazan bir pansiyona çevirdi. Şanlıurfa’da Göbeklitepe halkı, yok olmaya yüz tutmuş taş işçiliği sanatını yeniden canlandırmak için harekete geçti. Seferihisarlı kadınlar yerel lezzetlerini turistik bir deneyime çevirdi. Malatya Battalgazililer ise Arslantepe Höyüğü’nü tanıtmak için çalışmalarını hızlandırdı.

%100 Misia Projesi – İpekevi dokuma atölyesi – Misi Köyü / Bursa
Safranbolu Hatırası Projesi – Hediyelik eşyalar
Seferihisar’ın Geleneksel Mutfağı Projesi – Yöresel ürünler - Seferhisar/İzmir
Mardin’de Kadın Liderliğinde Sürdürülebilir Turizm Girişimlerinin Yaratılması Projesi – İpekyolu Misafir Evi 
Yeni dönemde ise bu altı projeye üç yeni proje daha katıldı. Adana Saimbeyli’de kelebek gözlemi projesiyle, Isparta Keçiborlu’da lavanta ile kırsal turizme sağlanan katkıyla, Balıkesir Edremit’te ise yöreye özgü yemekler ile gelişen gastronomi turizmiyle Gelecek Turizmde yolculuğu devam ediyor.


Bir boomads advertorial içeriğidir.

9 Ekim 2015 Cuma

70.000 dolara alınabilecek EN HAVALI hediye..



Eğer 70.000 dolarınız varsa sevdiğiniz biri için satın alabileceğiniz en havalı hediye 'BİR ÜLKE KİRALAMAK'..

Avrupa'nın en çok pul bastıran ülke ünvanını taşıyan Liechtenstein'da 70.000 dolar veren isterse ülkeyi tam 1 günlüğüne kiralayabiliyor..

O gün isterseniz ülkede bütün sokakların adını değiştirebilir yada kendi adınıza pul hatta 1 günlüğüne sembolik para bile bastırabilirsiniz.

Sokakarında ve meydanlarda adınıza çeşitli törenler yada eğlenceler düzenleyebilir,hatta prensle beraber şarap içip onunla birlikte halkı selamlayabilirsiniz:)

Liechtenstein'da parlamento 70.000 dolar verene 1 gün için ülkenin sembolik anahtarını hediye ediyor..

Prens 2.Hans Adam ise ülkede çok seviliyor hatta o kadar ki hemen hemen ülkeden hiç dışarı çıkmıyor ve daima halkıyla içiçe olmayı ve onlarla yaşamayı seviyor..

Bayraklarında şimdi kraliyet arması var ama 2000 yılına kadar yokmuş. Olimpiyatlarda farkediyorlar ki bayrakları Haiti'yle aynı,o zaman bayrağa armayı ekliyorlar..

Yaklaşık 35.000 nüfuslu ülkede hemen hemen herkes mutlu..Aynı zamanda dünyada suç oranının da en düşük olduğu ülke olduğu söyleniyor. 25 kişilik bir senatoları var ve halk oylamasıyla seçiliyor. Ülkede 20 gün kalana vatandaşlık hakkı verildiği de söyleniyor. Refah düzeyi çok yüksek İsviçre'nin bir kasası gibi ama aynı zamanda da küçük bir kasabasıymış gibi olan ülkede prens ve ailesi tepede bir şatoda oturuyor. Ancak bu şato ulaşılması zor bir konumda gibi gözükse bile halk istediği zaman prensi yakından görebiliyor.


Bir roman yazsaydım ve hayalimde gerçekte varolmayan masalsı bir ülke tasarladaydım eğer o ülke muhtemelen Liechtenstein olurdu.Bu minyatür ülke kış sporlarında çok çok iyi hatta kayak milli sporları. Ancak adını başkent ilan ettikleri Vaduz'dan alan ve İsviçre ikinci liginde oynayayan futbol kulüplerinin hemen hemen her maçta yenilmesi ve hatta her seferinde en az 10 gol yemesine rağmen yine de hayat standartları çok yüksek,mutlu ve gülümseyen insanların ülkesi..

'Yine geçen gün şöyle unutulmaz bir hediye arıyordum ki..' derseniz artık istikamet belli..Liechtenstein Prensliği:)

İris CINGI



7 Ekim 2015 Çarşamba

Çikolatayla Makaron Arasında Bir Dilek Tuttum:)

Chesa Futura,Segantini Müzesi,St.Peter Kilisesi,taa 12. yüzyıldan kalma Zürih katedrali ve bir de bütün bu güzeliklerin arasında SPRÜNGLİ.. Turistik heyecanımla Zürih sokaklarında gelişigüzel gezinirken neresi mutlaka görülmeli diye sorduğum her 4 kişiden 3'ünün Bahnofstrasse'de mutlaka görülmesini tavsiye ettiği Sprüngli'yi pas geçmek sanırım olmazdı. İyi ki de pas geçmemişim:) 

Tam 179 yıl önce küçük bir aile şirketi olarak kurulan ve bugün halen en modern yöntemlerle geleneksel zanaatin güçlü birlikteliğinin muhteşem uyumuna tanık oldum.. Bugün artık altıncı nesil tarafından işletilmekte olan SPRÜNGLİ aynı zamanda İsviçreli çikolata üreticilerinin de ilham kaynağı olmuş.

Çikolatanın yanısıra Luxemburgerli adlı makaronları da çok ünlü...Her biri çok değerli bir mücevher zerafetinde ve şıklığında yüzlerce renkli makaron..Hatta sabah saatlerinde uğraığım için butik bölümünde özel tasarım makaronlar yapılmasını da yakından izleme şansını buldum. 

Benzersiz çikolata ve makaron çeşitliliği içinde kaybolurken bir yandan da hayatta hiçbir başarının tesadüfi olmadığını düşünüyorum. Tam 179 yıldır kaliteden ödün vermeyerek güçlü itibarını sürdürebilmek..

Doğalllık,tazelik,bunların yanısıra görsel tasarım zenginliği ve hijyene verdiği önemle bugün buraya bütün dünyadan sayısız müşteri getiriyor. 

Muhteşem pralinler,Truffes du jour ve dünyanın en iyi kakao çekirdekleriyle hazırlanan spesiyalitelerin arasında gezinirken farkettim ki meğerse çikolatanın dünyadaki var olan gerçek mabedine gelmişim de haberim yok:) 

Tablo güzelliğindeki reyonlar arasında kaybolmaktan ve tarihi dükkanda yolumu bulamamktan dolayı zerre kadar şikayetim yok.

Yaklaşık 2 asırdan bu yana başarısını sürdüren bu çikolata devinin Zürih'in mutlaka ziyaret edilecek önemli yerleri arasında sayılması ise şans değil,gerçek bir başarı öyküsü.. 

İris CINGI