20 Mart 2015 Cuma

GÖTEBORG NOTLARI



Mevsimlere göre gidilecek yerler varsa eğer yine aynı düşünceyle yola çıkılarak bazı mevsimlerde çok da tercih edilmemesi gereken yerler de olması gerekir..Tam da bu düşüncelerle Ocak ayının tam ortasında taa kuzeye, İskandinavya'nın dördüncü,İsveç'in ikinci büyük şehri Göteborg'a uçuyorum...

Turistik önyargılarım daha uçakta bile beni destekliyor..Bir dolu İsveç'li yolcuyla aynı uçaktayız..Genci yaşlısı,kadını erkeği hemen hemen hepsi sarışın,hepsi çok zarif ve kibar..Kimse kimseyi itmiyor kimse kimsenin 1 adım önüne geçmeye çalışmıyor,dar koridorda yol veriyor ve en önemlisi birbirini tanımasa da selamlayıp gülümsüyor..Galiba haklı çıkıyorum bu mevsimde İsveç'e sadece İsveçliler gidiyor..bense bu kibar insanların etkileyici konforuna refakat ederken bu duruma keyifle alışıyorum.


İstanbul'dan yaklaşık 3 saatlik bir yolculuğun ardından Göteborg Landvetter Havalimanı'na iniyoruz..Dünyanın en sessiz havalimanları diye bir liste olsaydı eğer buranın ilk üçe gireceğinden hiç kuşkum yok..Pırıl pırıl tertemiz koridorlarında yürürken neredeyse kendi ayak seslerim bile etrafı rahatsız edecek hissine kapılıyorum..Karşımdaki büyük panoda iri güzel gözleriyle gülümseyen dev bir geyik afişi bir elinde tuttuğu isveç bayrağı diğerindeyse büyük birası beni selamlıyor..)

Göteborg neredeyse dümdüz bir şehir..bir ucundan diğerine yürürken sanki arkanıza bakınca şehrin arkanızda kalanını görebilecekmiş hissine kapılıyorsunuz..Dünyada geometriden belki de en iyi bu şehrin mimarları yararlanmış,herşey simetrik,caddelerde sokaklarda herşey cetvelle çizilmiş gibi tam da olması gereken yerde,ağaçlar bile kusursuzca dizilmiş ve tamamen simetrik,olağanüstü fotoğraflar çekebilmeniz mümkün..Bu şehirde fotosafari asla bitmiyor,fotoğraf çekmeyi seviyorsanız eğer inanın Göteborg size çok cömert davranacak..



Mavi renkli birkaç tramvay sakince turluyor şehri...kimseyi yormadan,gürültü yapmadan..barbarlıklarıyla ünlü Vikinglerin bu topraklardaki ayak izlerine rastlamaya çalışıyorum..Denizci ruhlarıyla aylarca,yıllarca yalnız ve evinden uzak zafer peşinde koşan iri yapılı sarışın bu savaşçılar bugün isveç'in sembolü olarak karikatürize ediliyorlar,turistik hediyelik eşya dükkanlarında satılıyorlar ve artık bugün artık sadece isveçlilerin buzdolaplarını süslüyorlar:)

İsveçli olmak demek evde sade ama konforlu yaşamayı bilmek,evlerde dost sohbetleriyle yoğun kar ve kışı en mutlu şekilde yaşamayı bilmek gelecek güneşin değerini bilmek demek..hemen hemen her sokakta evlerden cafelerden sızan taze kahve kokusuna karışan tarçınlı çörek kokusunu içinize çekiyorsunuz..örgülü hamuru üzerine üzerine serpiştirilmiş iri beyaz şekerleriyle bol tarçınlı Kanelbulle,kuru üzümlü Lusekkatt kahvenin yanında mutlaka ikram ediliyor.Kahvenin bir başka alternatifi kış aylarında içilen Glöck..Kupalarda sıcak içilen bu şarap elmalı,tarçınlı ve çok çeşitli farklı aromatik lezzetleriyle mutlaka denenmeli.


Göteborg balıkçı efsanelerinin şehri..neredeyse muma taptıklarını söylemek mümkün.Her evde ve tüm pencerelerde yanan küçük bir mum ışığı görmek mümkün.Yanan mum ışığının ateşiyle yakılan her bir sigara ile bir balıkçının öleceğine inanılır ve asla bunu yapmazlar.Her mum sonuna kadar,bitene kadar mutlaka yanar.

İsveç irili ufaklı göller ve sonsuz yeşil ormanlar ülkesi.Dağınık yerleşim bölgelerinde olan küçük küçük şehirler ve az insan coğrafyası,dolayısıyla kusursuz düzenin de anavatanı aynı zamanda.Bu kusursuzluk yaşam kalitelerine de yansıyor.Her yaştaki tüm insanlar,çocuklar,atlar,köpekler,pusetliler,bisikletliler hep kontrollü hep rereflekslililer.Asla bir yayaya öncelik vermeyen tek bir araca bile rastlamanız mümkün değil.Bizim gibi şartlı refleksle araca yol vermek için aracın geçmesini bekleyen turist yayalar karşısında mutlaka sizin öncelikle geçmeniz için ısrarla yoalda durup bekleyen bir araç görürsünüz.Sakın bu duruma çabuk alışmayın,çünkü evinize dönüşte bu alışkanlığın bedelini pahalıya ödeyebilirsiniz.

 Bu şehirde insanlar yaz kış bisiklete binerler,çocuklar bisiklete binmeyi 4 yaşında öğrenirler.Bisikletlerin bile kış lastikleri vardır.Her taraf göllerle doludur,bu yüzden ilkokula giden her çocuğa zorunlu yüzme öğretilir.Bu okullardaki beden eğitimi programına dahildir ve mecburidir.Aynı şekilde bisiklette kask takma mecburiyeti gibi ışığı yanmayan bisikletliye ceza kesilir.Kışın ise tamamen donan bu göllerde paten yapmak her çocuğun en önemli eğlencelerinden birisidir.


 İsveç'te hemen hemen her öğünde somon yemek mümkün.Bol kremalı patatesle servis ediliyor ve isveç mutfağının en önemli yiyeceklerinden olan balığın da bir nevi dünya başkentidir.O kadar ki şehrin göbeğinde Feskekyrka,adı İsveççe balık kilisesi anlamında olsa da esasında 100'den fazla balık çeşidini barındıran dev bir balık pazarıdır.Her çeşit deniz balığının bulunduğu bu kilise görünümlü dev yapı sabahın erken saatlerinden itibaren şehre taze balık getiren balıkçıları ve balık severlerin buluşma noktasıdır.

İnce ince bir kar yağıyor ve bembeyaz yolardan şehrin Old Town bölgesinde küçük butiklerin,sevimli kafelerin ve sanat galerilerinin bulunduğu Haga'ya doğru yürüyorum..Dar sokakların birinde güleryüzlü bir kadının elinden sıcak çikolata alırken hemen yan tezgahına büyük bir özenle yanyana dizdiği iskandinav desenli rengarenk el örgüsü patiklerden seçmeye çalışıyorum.Şehrin tek tepesi olan Skansen Kronan'e çıkıp şehri korumak için yapılan kaleden şehri kuşbakışı izlemek mümkün,bunu düşünürken bir yandan taşlı dar sokaklarda kaybolmak hoşuma gidiyor..

Kuzey Avrupa'nın en büyük eğlence parkı Göteborg'da..Liseberg kışın sert şartları nedeniyle roller coaster ve birçok aktivasyon alanı kapalı olsa da bile özellikle Christmas döneminde muhteşem ışık oyunları,süslemeler ve buz üzerinde yapılan görkemli şovlara sahne oluyor.

Limanda Göteborg Operası,hava şartları nedeniyle pas geçtiğim Avrupa'nın en büyük Botanik Bahçesi ve kanallar..ama en etkilendiğim şehrin kalbinin attığı Avenyn denilen en büyük ana caddesinin yoğun kardan ulaşım etkilenmesin diye yerden ısıtılması.Üşenmiyor yere eğiliyor ve beton asfalltta bunu hissetmeye çalışıyorum:) Ne yazık ki eksi derecelerdeki hava durumu bu süper fikrin nasıl işlediğini anlayabilmeme olanak vermiyor.Biraz yürüyünce Götaplatsen'in ortasındaki dev Poseidon heykeli bütün caddeyi kucaklıyor ve tüm ihtişamıyla bizi karşılıyor.



 LERUM:

Eğer yolunuz Göteborg'a düşerse mutlaka 15 dakikalık bir tren mesafesiyle hemen yakınındaki minik bir İsveç şehri olan Lerum'u görmeden asla dönmeyin..35.000 nüfusuyla atları ve gölleriyle ünlü bu masal şehrine daha trenle giderken yolda bile etkileniyoruz.Aspen ve Stamsjön en bilinen gölleri.Yüzme,yelken,binicilik ve buz hokeyi Lerum'daki en popüler spor dallarından birkaçıdır.Kışın bu göllerde buz pateni yapanları görmek istisna değil bir gelenektir.Bisiklet yolları özeldir ve ve özellikle kışın bu şeritte kayakları ile antreman yapan insanları görebilmeniz mümkün.İsveçli bir kayak merkezine gitmese de her evin garajında kolayca ulaşabilecekleri kayak takımları ve buz patenleri asılıdır.

 Lerum'da oldukça ilginç trafik levhaları da görmek mümkün.Bunlardan en ilginci üzeri 'geyik' siluetli tabelalar.Bu levhaların amacı oradan aniden bir geyik çıkabileceğine işaret eder ve bu yüzden sürücülere dikkatli olmaları içindir.

 Hemen hemen her Lerum'lu evinin kapısına bir sepetin içine mutlaka birkaç elma bırakır.Bunun amacı soğuktan üşümüş bir geyik eğer bahçeye gelirse karnını doyurabilmesi içindir.Bu sorumluluk neredeyse her evin kapısında masalsı bir şekilde göz kırpıyor. Hayvan hakları oldukça önemli,sahipsiz sokak kedisi yada köpeği hiçbir yerde yok ve hiçbir isveçli köpeğini evde 4 saatten fazla yalnız bırakamaz.Bu yüzden tam gün çalışanlar için köpek yuvalarına bırakmaları zorunludur.

 İsveç demek refah,demokrasi ve insan hakları demek..2 ay zorunlu babalık izni nedeniyle gün ortasında parklarda pusetli babalar görmek mümkün.Annelik izni ise 1 yıl..okul,sağlık ve üniversite bedava.1970'lerde Türkiye,Yunanistan ve İtalya'ya gelip birçok köy ve kasabasından işgücü için insan toplamış İsveç'te bugün refaha kavuşmuş ancak hala yetişkin insangücüne ihtiyacı var ve kişibaşı doğurganlık çok düşük.

 Yazları göl kenarında yazlık evlere giden Göteborg ve Lerumlu halk balık doğa ve avcılık yapmayı çok seviyor.Alkol tüketimini seven soğuk kuzeyin bu sıcak insanlarının hayatında ilginç tezatlar da var.Şerefe kelimesi isveççe'de 'SKAL' ve yarım kafatası anlamına geliyor.Çünkü Vikingler alkolü kafataslarında içip zaferlerini kutlarlarmış.Bugün bu kafataslarının yerini çok meşhur kristal endüstrisi alsa da kişi başı tüketiken alkol konusunda isveç halen günümüzde atalarının izinden gitmeye devam ediyor.

 Göteborg bir İstanbullu için çok genç bir şehir ve 2021'de 400.yılını kutlayacak.Bütün soğuk ve zorlu kış şartlarına rağmen birçok büyük festivale de evsahipliği yapıyor.Sinema festivali,rainbow festival ve Caz Festivali bunlardan birkaçı..

İskandinavya'nın en büyük limanından rıhtımlara,oradan da lego şehrin minimal kanallarına doğru turist heyecanımla yürürken bir an denizden esen rüzgarla biraz üşüyorum..Arkadaşım bana usulca ünlü bir isveç atasözünü fısıldıyor.."Bir İsveçli için asla kötü hava diye bir şey yoktur..sadece yalnış seçilmiş kıyafet vardır.." diyor ve gülerek yürüyoruz..

Seyahatle kalın:))
İris Cıngı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder